Daha
önceden bahsetmedim sanırım ama ben aynı iş yerinde tam 4 yıldır çalışıyorum.
Üniversitedeyken bir arkadaşımla kariyer fuarına katılmıştık. O gün sabahtan
fuara gidip, öğleden sonra 75.YY ilkokuluna staj için gidecektim. İlk staj
deneyimim olacağından gömleğim ve eteğimi giyip saçımı başımı düzeltip
başlamıştım güne. Kangren hissi yaratan o minicik çantalardan biri
kolumda, elimde boş kağıtları koyduğum dosyamla gayet iş görüşmesi modunda,
hatta biraz deneyimli çalışan havasında dolaşıyordum etrafta. Büyük hevesle
Ege Palasta düzenlenen fuar salonuna girdiğimde, fuarın kariyer
yönlendirmesinden çok yeni yetme mezunları yurtdışında okula gönderen zibidi
tipli güya eğitmenlerin tuzağı olduğunu fark ettik.. Tüm masalarda kocaman afişler, her yerde broşürler, hemencik fiyat
listesi çıkaran Konakta “abi pantolon ihtiyacın var mı? İçerde modeller var,
gel abla bakalım” diyen tiplerden beter satıcılar... “Ee hani nerde kariyer fuarı?
Hani bizim gibi yeni mezun olacaklara yol göstericek insanlar.. 4 yıldır ailemiz
zaten okutmak için elinden geleni yapmış, şimdi bir de karşımızda tipi tip
insanlar gel seni Amerika’ya gönderelim diyorlar.” Ben böyle içimden tüüü
reziller, kapitalist p..ler diye etrafta dolanırken kenarda hiç broşürü
olmayan, telaşla çantasından çıktılar çıkaran bir adam görmüştüm. Masasında
Ekiz Yağ yazıyordu. Normalde ilgimi çekmezdi belki ama ondan birkaç hafta önce
kuzenlerim bana Tariş’te iş görüşmesi ayarlamıştı. Nasıl bir salaksam o zaman,
kuzenimin arkadaşı kendine hayrı olmayan Satınalma Müdürüyle görüşmüştüm. Daha
doğrusu devlet dairesinden bozma Tariş binasında adamla sohbet edip, cvimi
bıraktım. Şükürler olsun ki o gün o adamı son görüşüm oldu. Geçmişte bir
zeytinyağı firmasını tanıdığımdan, acep bunların hepsi mi böyle diyip,
dayanamayıp oturuvermiştim Ekiz yağ yazan masada oturan adamın karşısına.
Diğer
masalarda gördüğüm ağzında sakız ne vardı kardeş bakışını bir kenara atın, adam
hemen kalkıp elimi sıkmıştı. “Geç kaldım bugün kusura bakmayın ancak şimdi
çıkarabiliyorum iş başvuru formlarını” demişti. Bir an “İş başvuru formu
muuuu?? Himmeett abii beniii de işine alacaann deell mi” bakışı attığımdan öyle
eminim ki J Bana nerde okuduğumu
ne yaptığımı sordu. Bende aynen şu şekilde başladım anlatmaya “aslında
ben Amerikan Kültürü ve Edebiyatı okudum ama Dış Ticarette çalışmayı çok
isti...” daha ben cümlemi bitirmeden durdurmuştu beni. “Bir dakika, eğer
istediğin şey Dış Ticaret yapmaksa dile getirmen gereken ilk şey bu. Daha
masaların hiç birini görmedim ama diğer masalara bir iyilik yapıyorum şu an.
Sen ne istediğini bilip, onu dile getirirsen insanlar senin kararlılığından
etkilenir ve bunu yapabileceğine inanırlar” demişti. Ben de tam bir çocuk gibi
“tamam o zaman ben firmanızın dış ticaret departmanınızda çalışmak istiyorum”
demiştim. Daha sonra benim bile dilime dolayacağım “süper, işte aynen böyle”
demişti ve kartında yazan mail adresine mail atmamı istediğini, şimdi CVmi
verirsem kaybedebileceğinden bahsetmişti. Şimdi tanıdığım için söylüyorum, gerçekten
kaybederdi J
Hiç
utanmıyorum o zamanki salaklıklarımdan. Hatta o günlerden bu günlere demek
istercesine, herkese anlatıyorum çoğunu, size anlatmasam olur mu hiç? Ege
Palas’taki görüşmeden sonra ben patronuma melpuki diye bir mail adresinden mail
atmıştım. Ulen mail at dedi adam da sen niye msn adresinden mail atıyorsun?
Herkes sana Puki diyor diye patronun da sana Puki mi dicek?? Gir bir adres aç,
ordan at.. Nerdeee o zaman o akla gelmiyor tabi ki.. Az buçuk neler yazdığımı
da tahmin ediyorum J
Yanlış hatırlamıyorsam fuar Nisan ayında olmuştu, bir iki hafta sonra ses çıkmayınca “ıh işte kararsız gittin adamın yanına almadılar seni salak kız” diyip durmuştum kendime. Sonra Mayıs ayında telefonum çaldı. Beni görüşmeye çağırdılar. Görüşmede resmen kalp krizi geçirecek boyuta gelmiştim. İlk iş görüşmem, 4 yıldır okuduğum okulda bir kez kalkıp İngilizce konuşmamışım ve görüşme sırasında benimle İngilizce konuşmak isteyen gayet düzgün tipli iş adamları var karşımda. Yani o an aklıma Türkçe bir şey gelse şükredicem, bir de bunlar İngilizce istiyorlar. Tamam kızım bir daha zeytinyağı bile yemeyeceksin sanırım demiştim kendime. O zamanın genel müdürü ve bugünün genel müdürü karşımda başladılar sorular sormaya…
Yanlış hatırlamıyorsam fuar Nisan ayında olmuştu, bir iki hafta sonra ses çıkmayınca “ıh işte kararsız gittin adamın yanına almadılar seni salak kız” diyip durmuştum kendime. Sonra Mayıs ayında telefonum çaldı. Beni görüşmeye çağırdılar. Görüşmede resmen kalp krizi geçirecek boyuta gelmiştim. İlk iş görüşmem, 4 yıldır okuduğum okulda bir kez kalkıp İngilizce konuşmamışım ve görüşme sırasında benimle İngilizce konuşmak isteyen gayet düzgün tipli iş adamları var karşımda. Yani o an aklıma Türkçe bir şey gelse şükredicem, bir de bunlar İngilizce istiyorlar. Tamam kızım bir daha zeytinyağı bile yemeyeceksin sanırım demiştim kendime. O zamanın genel müdürü ve bugünün genel müdürü karşımda başladılar sorular sormaya…
-
How
do you define yourself? Kendini nasıl tanımlarsın?
-
I
am a positive person Pozitif bir insanımdır. (Yalanın böylesi. Bir olay
olsun en çok ben sinirlenirim hemen suratım düşer). I am good at human
relations (Koca üniversiteyi 6 kişi geçirmişim, insan ilişkilerinde iyiyim
diyorum. Yatıcak yerim yok.) I am a hardworking person. If I start any project,
I can work 24 hours. (Evet bunlar görüşme süresince kurduğum en dürüst
cümlelerdi sanırım. Bir projedeysem ve kendimi veririm ve kimse vermiyorsa
kesinlikle saçımı başımı yolarım.. Ya da kendini vermeyenin saçını başını J)
-
(Öz
güveni tam genel müdürden gelen soru) So, why do you think we should hire you? Neden
seni işe almalıyız?
-
(İç
ses: Aneemmm artis herif soruya bak! Ne biliyim niye işe alıcaksın. Okucaktım o
tipik mülakat sorularını ve en iyi cevapları.. Neden okumadım yeea. Kesin bu da
yazıyordur orda!! Dur bakıyım etraf oynuyor mu sanki dalgalanma var etrafta,
başım mı dönüyor!!) I don’t know. This will be my first experience.. Bilmiyorum
bu benim ilk deneyimim olacak..
Sonraki
sorular cool genel müdürün cv’imi inceleyip sorduğu sorulardı. O kadar acemiyim
ki CV’nin adres kısmına İnciraltı Atatürk Öğrenci Yurdu yazmışım! J Genel müdür sorunca, “ama
taşınacağım, malum mezun oluyorum Haziran sonuna doğru” demiştim. Adamın bana
bakışları hala aklımda. Kesin ne yapıyoruz biz demiştir diyordum ki çok sonra,
150 tane cv arasında sadece benim CV’min üstünde onun el yazısıyla “I am
positive” yazıp, check işareti attığını görmüştüm..
Görüşmeden
çıktım. Yurduma arkadaşlarımın yanına gittim. Hepsi kol kanat gerip nasıl geçti
diye sorunca, “valla sanırım benden sonra ilk gireni işe alırlar, benden o
kadar nefret etmeleri gerekiyor” demiştim. Yani bana göre kesinlikle rezil
olmuştum. Bir de iş görüşmesinden çıkarken Hüsnü bey aynı kibarlığıyla kalkıp
kapımı açıp dışarı kadar götürmüştü. Tam o sırada “Aaa gözlüğüm” diye içeriye
bakınmıştım. Gülümseyen bir suratla elimi işaret etmişti. Gözlük elimdeydi…
Nasıl kızarmıştım, yerin dibine girmiştim, oysa karşımda gülümseyip “görüşmek
üzere biz size pazartesi haber vereceğiz” diyen bir iş adamı vardı.
Arkadaşlarımla bunları konuşurken bol bol gülmüştük gülmesine de içim acımıştı.
Kariyer fuarında tek oturduğum masa bu firmanın masasıydı ve ben o andan
itibaren ismim yazan kartvizitin hayallerini kurmaya başlamıştım bile. Pazartesi
günü oldu ve kimse aramadı. Ben de ne yapalım böyle oldu diyip, hayat devam
ediyor modunda takılmaya başladım. Sınav zamanları olduğu için okula da
gitmiyorduk. Kocaman bahçeli kantinde bol bol geyik, birazcık ders çalışıp
mezun olmak için uğraşıyorduk. Salı günü telefonum çaldı.. Arayan Hüsnü beydi!
Benimle çalışmak istediklerini ve müsaitsem(!!!) yarın çalışma koşullarını
görüşmek için şirkete beklediklerini söylemişti. Bu deneyimsizlikle ilk tepkim
ne oldu dersiniz? Çığlık gibi çıkan sesimle “gerçekten mi??” diye sormuştum, o
da yine gülümseyen ses tonuyla “evet Buket hanım, gerçekten” demişti. Çok
teşekkür edip telefonu kapatıp, zıplar hareketler yapmaya başlamıştım.
Arkadaşlarım 2. Sayfa haberlerine bakar gibi koşarak yanıma
geldiklerinde, "işiiimm varrr" çığlığını atabilmiştim. Sonra otistik hareketlere
hep beraber devam etmiştik.
Daha
Mayıs ayındaydık. Ben Temmuz’da mezun olacaktım ve şirket bana seni
bekleyeceğiz demişti. Sınıfta ilk iş bulan kişi olmam bile garip gelirken bir
de dönmeyi planladığım Ankara’dan anında vazgeçmiştim.. Hemen ailem yanıma
geldi, bir arkadaşımla ev tutuldu, iş kıyafetleri alındı ve mezun olur olmaz
hiç bilmediğim bir dünyaya çok güzel bir başlangıç yaptım.. O kadar kötü
hikayeler duydum ki özel şirketler hakkında resmen ürküyordum her şeyden. Yıllardır
Matematiğin, M’sini görmemişken, patronum, “hayır istersen yapabilirsin, çok
kolay sadece mantığını kavra” diyip tüm hesaplamaları bana yaptırmaya
başlamıştı.. Ne o, ne ben unutamıyoruz, bir gün yine hesaplama yaptırmak için
adamcağız uğraşırken fiyatı %1 düşmemi istemişti. Resmen korkan gözlerle
bakıp içimden hayııırr feryadı koparmıştım. Yanıma oturup "işte böyle" demişti
Exel sheetindeki hesap tablosunda. Sonra bir süre hesapları yanıma sandalyesini
çekip birlikte yapmıştık. İlk başladığım gün icra kurulu toplantısına sokmuştu.
Herkesin her şey hakkında yorumu varken benim hiç bir şey hakkında söyleyecek
sözüm yoktu. O zaman bir tasarım hakkında görüşülüyordu. Sıvı sabundu sanırım.
Bir anda bana dönüp siz hangisini beğendiniz demişti. Herkesin gözleri üstümde
“şunu” diyebilmiştim parmağımla gösterip. O da bana destek olmak için “bence de, süper seçim” demişti. O sıvı sabun görseli resmen çirkindi ve asla kullanılmadı
J
4
yıldan fazla zaman geçti o günlerden. O korkak, ürkek daha üniversiteden mezun
olmamış çocuğun kariyer fuarında “ben ne istersem yapabileceğime inanıyorum”
dediği için kardeşinin ilgisini çektiğini, İbrahim bey birlikte çıktığımız
Bangkok seyahatinde Antonio’s territory’de yemek yerken söylemişti. Patronumun
pek cool ikizi “gerçekten de öyle yaptınız Buket hanım, siz farklısınız”
demişti. Aslında onlar da farklıydı çünkü patrondan çok abi görevi
üstlenmişlerdi. Ben şanslıydım çünkü soru sormak, haddini aşma pahasına yorum
yapmak önemli bir yetenekti onlar için. Önceleri korkarak sorduğum soruları
artık rahatlıkla, hayır bir de bu taraftan bakılmalı diyerek dimdik
sorabiliyordum. O zamanlar sessiz mülayim olarak gördükleri ben artık şirkette
iş için verdiğim savaşlardan sonra aksilik oscarına layık görülüyorum.
Kimseye
sormadan verdiğim teklifler, yaptığım satışlar, okuduğum sözleşmeler,
sözleşmeye aykırı davrandı diye sıkıştırdığım müşteriler, yükleme yapamadığımız
zamanlarda attığım taklalar, müşterilerle görüşmek için gittiğim yurtdışı
seyahatleri, müşteri ağırlamaları, fuarlar, yeni ürünler, tasarımlar,
toplantılar… Şimdi kendime baktığımda, her şeyimle beni ben yapmış bu şirket. Belki de içimdekini bastırmak yerine, onu keşfetmeme yardımcı olmuş. Bir iş yerinde hem aile olup gülünebileceğini, hem de profesyonel olup
sabahlara kadar çalışılınabileceğini bu şirket öğretti bana. İnancımı, hayata
bakışımı, insanlarla olan ilişkimi ve en önemlisi kendimi tanıma imkanı verdi..
Kendi sınırlarımı keşfetmem için beni zorladı da zorladı. Şimdi onca zaman
sonra kendime bakıyorum. Bir kez açıldı ya gözler, yapabileceklerimin
farkındayım ya, burası da yetmemeye başladı. Daha fazlasını istiyorum hayattan.
Herkesin yapması gerektiği gibi. Daha fazla şehir görmek istiyorum, insan
tanımak istiyorum, daha fazla çalışmak ve kazanmak istiyorum. Ama bu sırada
onların verdiklerini asla unutamam.. Bunları söylüyorum söylemesine ama ben belki de uzun yıllar şirketimde çalışacağım.. Çünkü ilk girdiğim
zamanlarda benim ihtiyacım olan, ne istediysem sunan şirketimin şimdi bana
ihtiyacı var.. Bir süre sonra, yani olmadığında öncelikle patronuma bir güzel
sarılıp, teşekkür edip gidiyorum diyeceğim.. O da yolun açık olsun diyecek
eminim. Ve yanında yeni çalışmaya başlayan herkese benim hikayemi gururla
anlatıp, örnek gösterecek... Çünkü bir gün ben de aynısını yapacağım..
çok keyifli bir yazı olmuş sanırım hepimiz geçti bu yoldan 4 sene sonunda tam bir kurt moduna bürünüyor insan aksi eleman için tebrikler :)))) komik olmuş
YanıtlaSilTeşekkür ederiiimm :) O zamanlar stresten öldürüyordu bunlar beni şimdi gerçekten komik anılar.. Bir 4 yıl sonra bugüne de gülücez diyip ikinci aksilik oskarını almamk ya da 2. sayfa hbrlerine çıkmamak için elimden geleni yapıyorum :)))
YanıtlaSilhala ayni is yerindemisin???o zaman kim bilir kac kez yilin en aksi elemani secmislerdir seni.eee alisdilar bi kere)))
YanıtlaSilHahahah :)) Yok artık değilim. Ama hala çok severim kendilerini ;)
Sil