31 Ocak 2013 Perşembe

Korkmadan yaşamak.. Güzel şey!

Korkmamak güzel şey.
 Kaybetmekten, kaybolmaktan korkmamak.. 
İstediğin gibi, istediğinle yaşamak.
Ağlamaktan, dokunmaktan, tükenmekten korkmamak. 
Ne olursa olsun bir gün tekrar gülümseyeceğine, yeniden başlayabileceğine inanmak. 

İnanmak, inanabilmek ayrıcalık,
Kendine, kaderine, içindeki güce inanmak korkmamak aslında. 

 Bugün güzel bir gün desem. 
Sadece bir kez yaşayabileceğim hayatıma,
Yeniden, yeniden başlayabileceğimi bildiğim için,
Yaşadığım kötü anların aslında beni ben yaptığını,
O anlarda yanımda olanların hep yanımda olacağını anladığım için..


Bugün güzel bir gün.. 
Yaptığım hataları tekrarlama lüksüm olduğu için,
Hayatımın tek sahibi ben olduğum için.. 
Ve her şeyden çok O'na inandığım için.. 

Buket

29 Ocak 2013 Salı

İş Hayatı - Vol. II

Ahhh Ahhh.. (Dertleşme yazısına da böyle bir giriş yakışırdı;)))

Şaka bir yana hayat ve bizim hayata karşı verdiğimiz tepkiler cidden çok garip. Yani hiç beklemediğiniz anlarda size öyle güzel sürprizler sunabiliyor ki.. Eğer siz kararsızsanız bu güzel sürprizler aniden karşınızda belirdiğinde ":D" yapmak varken, ":s" yapabiliyorsunuz. Düşünün bir, demek ki o kadar temiz istemişsiniz ki hemencik önünüze serilmiş istekleriniz. Peki madem istekler önünüzde neden hala bir "????" içindesiniz? (kendimle mesafeliyim bu aralar, sizli bizliyiz;))




Daha önceden bahsetmiştim.  Onca sıkıntılı zamandan sonra bazı şeyleri değiştirmeye karar verip, iş görüşmelerine başlamıştım, hatta bir hafta içerisinde 3 tane görüşme yapmıştım. Hepsi bir ay içersinde durumunuz belli olur demişti. Ben de kafadan bir ayım var diye takılıyordum etrafta. Ben ne zaman yaysam, şişştt pişştt toparlan diye dürter zaten birileri. Aynı şey bu sefer de oldu tabii.. Daha bir hafta bile geçmeden iş görüşmelerinden haberler gelmeye başladı! En çok beğendiğim firma Şubat 15 civarı hbr veririz demesine rağmen geçen hafta pazartesi aradı, gel salı görüşelim dedi! :) İlk görüşmeden çıktığımda, hem gıda işinde oldukları için, hem yurt dışı seyehatlerine sürekli çıktıkları için, hem de Alsancak'ta çok düzgün bir plazada oldukları için içime çok sinmişti firma. Kesin ikinci, üçüncü, dördüncü görüşme olur 15 Şubata kadar diye yine yayıla yayıla gittim görüşmeye. 1 saat sonra el sıkışılıp "ee hayırlı olsun, hadi bir de vize için görüşelim, çıkarsa ikinci haftanda fuara birlikte gideriz" denmez mi?? İşte o an hayata bir dur diyip, stop tuşunda saatlerce ne yapıyorum ben diye düşünmem gerekiyormuş gibi hissettim. Yani 4,5 yıl bir yerde çalış, o kadar emek ver, her şeyini bil firmanın sonra ondan ayrılıp yeni bir düzene gir.. Yenilik iyidir kesinlikle ama işte alışkanlıkları da bırakmak zor değil mi? İşin en garip yani, burada yapılan "haydii hayırlı olsuun" konuşmasından bir güncük sonra ikinci en umutlu olduğum firma aradı :s Zaten kafam hiiçç karışık değildi ya, iyi oldu valla ikinci firmanın araması. Birine evet dedikten sonra şartlarını bile duymak istemedim, sadece kibarca ben başka bir teklife evet dedim diyebildim. Şimdi yazıp, okuyunca "aneemm artis midir nedir? Bu kadar işsiz insan varken ayıp ayııpp" diyebilirsiniz, haklısınız ama hayatınıza yön veriyorsunuz ve ister istemez kafanız karışıyor. Yani şöyle düşünün ya bu iş yerinden ayrılınca, aradığım şeyi bulamazsam, ya mutlu olmazsam korkusu vardı işte. :s

Neyse ben anladım ki bir işten ayrılmadan, diğerine geçmek sandığım kadar kolay değilmiş. İşleri aktarmak maktarmak faso fiso. İsterseniz 24 saatlik yoğun program yapın, o işler illaki sizi diğer iş yerinde bulur. Sorun olan, yıllardır gözünüzün içine bakan patronlara o durumu anlatmak.. Anlatırken hüngür hüngür de ağlamak :) Zerre gurur duymuyorum o halimden. Güya Devil Wears Prada olucam, ama acıların çocuğu Emrah modunun bir tık üstü duygulara sahibim. Hoş yıllarca yaşanan, hele ki ilk iş yerinde yaşanan onca şeyden sonra bir iki göz yaşı dökmeden de bu konuşma yapılmazdı diyim de birazcık haklı çıkarıyım kendimi :)

Kafam karışmış olabilir, biraz korkmuş olabilirim, ama nedense geleceğin geçmişten biinn kat daha iyi olacağını düşünüyorum! Haftaya pazartesi iş yerinden ayrılıp, salı günü yeni iş yerimde işe başlayacağım.. Bu arada fırsat bu fırsat diyip sürekli hapşıran, öksüren ailemin yanına geldim. Onları iyileştireceğim diye limon sıkmaktan ellerimin rengi de attı :)) Sonuç olarak hayat aslında çok güzel! Kafamız ne kadar karışırsa karışsın.. Bir şekilde yolunuz çiziliyor.. Ve her şey istediğiniz gibi oluyor. Tabii ki hak ediyorsanız;)

Bu arada yayım yayım yayılırken, mimlenmiştim. Bu sefer yorum olarak değil güzel güzel sorulara cevap verelim değil mi?

ŞU AN acil arama listemde iri yarı bir adamım olsa da "oğlum git şunu evire çevire döv" diyebilsem ÇOK SEVİNİRDİM. (olsa sevinirim diyorum, illa ki arayıp birine bişi yaptırcağım anlamına gelmiyor bu :)))

ŞİMDİ Bangkok'da OLMAK VARDI. (Bir kez gittim ve keşke orda yaşasam dedim. Hem de sırf insanları için.)

NEREDE O ESKİ GÜNLER
Hakkatten nerde o eski günler? İnsanlar heepp aynı. Siz değişiyorsunuz, daha çok görüyorsunuz sanki. Biri bişey yapınca unutamıyor, güvenemiyorsunuz. Öyle bir zaman geliyor ki yeni tanıdığın insan, çook eskiden beri tanıdığın bir insandan daha değerli olabiliyor. Ne yalan söyliyim öyle..

NELERİ ÖZLÜYORUM
Üniversitede kampüs bahçesince mitolojik tanrıların heykelleri vardı. Benim elimde kameram, arkadaşlarım salak salak heykellerle konuşur, dertleşir sinirlenince burunlarını koparmaya çalışırlardı. Ben de 7 /24 onları çekerdim. Şimdi kıyamadığım o kadaaarr video var ki :) Hayat hem ciddiydi, hem de komik.. O her şeye güldüğümüz, günler çok güzeldi.

ÇOK SEVERİM
Güçlü, gerçek, özür dilemekten korkmayan insanları.. Yüzüm düştüğünde düşünmeden kalkıp yanıma gelip sıkı sıkı sarılabilecek kadar beni anlayan ve kendine güvenen insanları. Dağlarda, tepelerde kaybolmayı. Ayağın toprağa basmasını. Bi de Çilek, kayısı ve kızılcık marmelatını. Hayvanları, ama özellikle köpek ve atları.. Çok şeyi seviyorum, daha bahsedebilirim :)


NEFRET EDERİM

Kendini bi ..k sanan balon insanlardan! Kararsızlığımdan, beklentilerden, bir var bir yok insanlardan, yaratmadan geçen zamandan, korkmaktan.. Aaa bi de palyaçolardan. Hiç sevmem hiç..



BU GÜNLERDE "Halil Sezai - İsyeeaann" ÇOK DİNLEDİM. Şaka şaka o kadar diil :))  Buckcherry Next to you dinledim, bi de
 eşliğinde sallandım durdum :) 



ŞİMDİKİ RUH HALİM işte biraz :s, biraz :D, aniden :/ , düşününce 
>:(, ama genelde ameeenn diyip :). Kelimeler yetmiyor bu aralar, yaşasın ikonlar! :) 

Herkes sevdiği insanın yanında sevdiği yerde olsa diyoruz başlıyoruz sallanmaya ;)) 


Buket

20 Ocak 2013 Pazar

Pazar sabahı, spor yapma istediği, sonuç

Evde spor yapmak için internetten alışveriş yapmayı düşünen geeennnçç!! Bi dur, bir beni dinleeeeee!!

Efendim, spor önemli orası kesin. Hem vücut hem de psikoloji için çok yararlı olduğunu kanıtlamayan kalmadı. Annemin bile yarattığı hareketlerin ne kadar faydalı olduğundan daha önceden bahsetmiştik. Ama her şeyin bir yeri var. Nasıl evde halı yıkayamıyorsanız (bi bardak portakal suyunu beyaz halıya döküp ben bunu kıyarım bir leğen suyla demiştim. 1,5saat uğraşın sonunda nerdeyse ağlayarak halı yıkamayı aramıştım. Halıya adam bile acımıştı) evde spor ya-pa-maz-sı-nız. Yani ben çevremde olup da yapan görmedim. Düşünün, hafta içi zaten yemekten sonra TV karşısında yayılıp parmağınızı sadece programı değiştirmek için kaldırıyorsunuz. Eee, hafta sonu da kalkıyorsunuz spor aletleriyle hızlıca kesişip evde kalmamak için hemen arkadaşlarla program yapıyorsunuz. O aletler evde, elin altında olduğu sürece spor yapılamıyoooorr! Onlara paranızı harcayacağınıza çıkın dışarı yürüyüşünüzü yapın, yok ben kollarımla gömlek patlatmak istiyorum, yürüyüş yetmez bana diyorsanız o zaman spor salonuna gidin. Hem disiplinli çalışırsınız hem de kendinizi eve hapsetmezsiniz. Nerden çıktı şimdi derseniz, eve geldiği günden beri beni benimsemeyen pilates topuyla sabah sabah olan münasebetimden çıktı!! Ben topun üstünde iki hareket yapıcam diye belki 5 kez yeri öptüm, ama üç kaktüs titremeden topun üstünde durabildi arkadaş. Önce başınızda bir profesyonel olacak spor yaparken. Başka türlü yerden yere vuruyorsunuz kendinizi ve yakabildiğiniz kalori de kahvaltıda "nasıl olsa spor yapcem yaeee" diye yediğiniz 5 dilim ekmeğin sadece ilk çeyreğini yakacak kadar oluyor.

Beni örnek alın. Şimdi önce ev hanımı işlerimi yapıp sonra yürüyüş yapıcam. Tabi yağmur yağmazsa. Yağarsa da oturduğum yerden mutfağa gidip kendime salep yapana kadar bir iki bişi yakarım diye umuyorum ;)) 

Huzurlu pazarlar!! 
Buket 

19 Ocak 2013 Cumartesi

Dert bende, derman IK'da ;)

Bi farklılık yapıyım dedim ve tüüüüm sessizlik hakkımı kullandım. Bugüne kadar sosyal medyanın ne hayrını gördük, kendi kendime sessiz sessiz takılıyım, dinleneyim uzaklaşayım dedim. Önce gittim güzel bir spa merkezine, masaj eşliğinde stresimi attım. Oradan arkadaşlarla güzel bir restorana, oradan da müzik dinleyip dans etmeye tabi ki.. Günler böyle geçip giderken bir de holdinglerden birinden teklif gelmez mi? Yalvar yakar, Buket hanım gelin ne olur bizimle çalışın diye..

Tamam, hayalleri kesip gerçeklerden bahsedelim. Sessizliğim sırasında midemi üşütüp hastanelik oldum, 3 gün grip olup sürekli mikrop saçtım, 6, 7 tepsi kurabiye yaptım, kışın izin verdiğim kilolarımı aldım (her şey kontrolüm altında, sorun yok;)), ailemi ziyarete Ankara'ya gittim. Hıı bi de en önemlisi boş zamanlarımda en sevdiğim aktiviteyi yapıp, kendi kendimi yedim bitirdim! Birine birazcık anlatınca, "aaa dışardan bakıldığında çok eğleniyor gibi duruyorsun oysaa" diyorlar. Hayır ne yapıyım sürekli ona buna çemkiriyim mi, bir yerlerde sıfat tamlamalı küfürler mi kullanıyım bilemedim ki.. Hem ne yalan soyliyim eglenmiyorum da diyemem. Yani etrafta daha önemli sorunlar varken maaaş sorunlarıymış, kilooo almışıızzzz, yok yalnızmışıızz, yok dost bildiğimiz sırtımızdan vurmuş... "Eee??" diyebiliyorum sadece. Sonunda ölüm yoksa, sorun da yok.. Hani sendelediğinde garip garip kıkırdayanlar var ya, onlardanım iste ben de. Elimde değil, ciddiye aldığımda kırılıyorsam, alay ettiğimde de eğleniyorum işte :)


Şimdi alay dedim diye öyle lay lay lom takılıyorum anlamına gelmez. Hayatımda beğenmediğim, artık istemediğim ne varsa hepsini çıkarmaya yemin ettim uleeeyynn! Sadece bunları yaparken hayıflanmaya, ahh vahh demeye hiç niyetim yok. Korkmaya da..  Birincil adım mezun olduğum günden beri çalıştığım yerden dünyaya bir adım atmak!

Şu an çalıştığım firma benim ilk girdiğim firmaydı. İlk iş görüşmemi de bu firmayla yapmıştım. O kadar zaman çalıştıktan sonra görüşmelerde kesin saçma sapan bişi yaparım diyordum. Yapmadım da sayılmaz :) Ama o IK testlerinde normal davranmak mümkün değil ki.. 

Malum artık kurumsal firmalarda işe alımlarda artık daha farklı. Önce karakter analizi yapılıyor. Yani 4 tane sıfattan hangisinin size daha çok, daha az uyduğunu soruyorlar. Misal; Çalışkan, Azimli, Kendine Güvenen, Özverili. Evet sıfatlar böyle benzer oluyor genelde. Tabi "oohoo bu çok kolay, nerdeyse hepsi ben işte yahuu" dediğiniz olumlu sıfatlar olmuyor sadece. Misal; Asabi, Unutkan, Sıkılgan, Üşengeç. Hayyydaaa.. Yani hangisini seçicen acaba? Bu test bitiyor sonra ilgili ne test varsa hemen o konuluyor önünüze. Bana 20 soruluk ileri düzey matematik soruları geldi. Dil mezunu birine küfür gibi bir harekat yani. Bu testte de var tabii dalavere. 20 sorunun sadece 6 tanesi satış departmanlarını ilgilendiriyormuş. Bu 6 soru cirolar, fiyatlar, tekliflerle alakalı. Ben soruların hepsine "olum bunlar ne!" diye bir göz gezdirmeseydim belki de o 6 soruyu bulamıcaktım bile.. Test bitti, beklememi istediler. Ben "aneemm 20 soruda 6 cevapla anca elime matematik kursu broşürü sıkıştırırlar, gönderirler" diye üzülürken,kendi kendime ben yaşadım, sen yaşama bu stresi dedim bir sonraki adaya. Başladım silgiye not yazmaya. Kendi kendime toplantı odasında takılırken İhracat Müdürü benimle görüşmek istedi. O 6 sorudan başka soruları karalamamam bildiğim şeylere odaklandığım anlamına geliyormuş! Diğer konularla zaman harcamayıp, alanımda başarılı olmuşum yahuu! Onların işleri sizi kısacık zamanda tanımak, sizin işiniz kısacıcık zamanda kendinizi tanıtmak. Hangimizin işi daha zor bilemiyorum doğrusu.. 

Başka bir görüşmede hobilere DIY projeleri demişim. Ne zaman onu yazdım hatırlamıyorum bile.. Şirketin müdürü bana bunu sordu. Anlatınca yaptıklarımı, "işte yerinde duramayan ve yaratan bir insan" demesin mi? Toplam 3 firmayla görüştüm. Üç firmanın da bana ortak söylediği şey, "karşımızda kendine güvenen, bilgisine ve başarısına inanan bir bayan var, bu çok güzel bir şey" oldu. İş görüşmesi bile bi moral verdi. Tabii siz şimdi ee sonuç sonuç diyorsunuzdur. Daha bunlar çok yeni olaylar. Şubat ortasına doğru belli olacaklar.. O zaman da dayanamam yazarım zaten.

Neyse gelelim sonucumuza. Şu son 5 aydır ciddi kötü dönemler atlatıyoruz aslında. Bıkkınlık, stres ve boş vermişlik.. Daha önceden düşündüğüm ne varsa bugün resmen hepsinden vazgeçtim. Kimseyi gözde büyütmemek lazım. Kendinizi bilip, kendinize güvendikten sonra gerisi boş! Kasmamak lazım. Kendinize inanıp planları da olabildiğine rahat tutmak.. Ben de elimden geleni yapıp, geri kalanı akışına bırakmaya kararlıyım.. Aile özlemi yetti diyip taşınabilir, Ankara'da çalışmaya başlayabilirim. Güzel bir teklif gelirse İzmir'de başka bir firmada kalabilirim. Hiçbiri olmazsa atlayıp arabama hadi bana eyvallah da diyebilirim. Korkmuyorum yani öyle fırt pırt şeylerden.. Çok güzel şeyler olacak ondan eminim. 

Dışarda hala yağmur yağıyor. Şimşek de çakıyor. Ondan son sözü Ted'e bırakıyorum ;) 



Buket

5 Ocak 2013 Cumartesi

Kolyeler, Bileklikler ve bir Karavan

Belki bir gün girdiğiniz bir dükkanda mankenin üstündeki takıda bir karavan görürsünüz.. 


İçinde size bir not da olur.. 


Başka bir gün.. Belki aylar sonra.. Bir tezgahta görürsünüz aynı karavanı.. 


Etrafında bir sürü kolye, bileklik olur. Aslında hepsinin ucunda minicik karavanlar vardır.. 


Yakından bakarsınız.. "Evet evet aynı karavan" dersiniz..  


İçinde yine aynı not vardır.. Hani hayallerinizin hepsinin gerçekleşmesini dileyen.. 


Neden olmasın? :) 


Tüm hayallerimiz gerçek olsun.. 

Buket 

3 Ocak 2013 Perşembe

Bir kadın.. Annem..


Siz şıkı şıkı dansını bilmezsiniz. Annemin öğütleri arasındadır kendisi. Tüm vücudunuz haraket eder ve o kadar salak gözükürsünüz ki ister istemez kendi halinize gülersiniz.. Haraket ettiğiniz için sağlığınıza, kendinizle alay ettiğiniz için psikolojinize iyi gelir şıkı şıkı dansı. Bu dans annemin durup dururken kalkıp babamın karşısında "haydi şıkı şıkı" diyerek dans etmesiyle ortaya çıktı. Babam TV karşısında yine odaklanmış, hiç ses çıkarmadan otururken, annem babamı itti, kaktı, olmayınca geçti tv'nin karşısına başladı garip garip haraketlere.. "Kooçç için geçti hadi kalk dans et" diyip, koyun koyun da bakmaya başlayınca resmen yerlere yatıp gülmüştük abimle. Babam da katılmıştı gülmekten. Normalde olsa herkes sinirlenir böyle bir harakete, yani nefes aldır be kadın, bi TV keyfimiz var der di mi? Ama babamın geçirdiği rahatsızlıklardan sonra annem babamın sessiz sakin oturmasına dayanamıyordu, evdeki sessizlik yerine herkes gülsün diye hemen bişi icat etmiş hem nefes nefese kalmıştı hem de kendini asla unutmayacağımız o hale sokmuştu :) Şıkı şıkı dansında bacaklar omuz hizasında açılır, dizler bükülür, kollar  90 derece açıyla kıvrılıp eller üst üste gelecek şekilde başlanır sallanmaya. Benzeri yok, bu annemin icadı, patenti alalım diyoruz da bu haraketleri noter huzurunda yapabilecek bir yiğit bulunamadı daha.. :))


Çok özel bir kadındır annem.. Çok güçlüdür, gururludur, düşüncelidir, inançlıdır, komiktir.. Küfür eder ara sıra ama siz alınmak yerine yerlere yatarsınız gülmekten. Hiç olmadık yerlerde sessiz sessiz geldiklerinden sizi nefessiz bırakırlar gülmekten.  Yumrukları nedense hep sıkılı yürür, "size bişi yaparlarsa hemencik çakarım ağızlarına" diye açıklar yumruklarını. Bi de o yumruk ara ara sıkılıp, "koç sen şimdi ban çay koyuyor musun koymuyor musun?" diyip bir yandan gülüp, bir yandan muzip muzip bakar. Sonra bana dönüp "erkeklere yüz vermiceksin" diyip göz kırpar. Sabırlıdır, yıllar yıllar önce ergenliğin tavan yaptığı sırada ben ona "seni sevmiyoruuumm!!" diye bağırırken, o bana ben senin hem annen, hem de en yakın arkadaşınım diye sabırla sarılmaya çalışırdı. (My mom rocks! ;))

Fotoğraflar resimler, videolar bir yana bizim ortak bir defterimiz var. O İzmir'de olduğunda bu deftere benim için öğütlerini yazıyor, o İzmir'de olmadığında ben ona özlemlerimi.. Dün yine açtım defterimizi.. Yazıların çoğu kadın programlarında ya da gazete de fln okuduğu sağlıklı yaşam formülleri, öğütler.. Örneğin bir keresinde maydonoz kaynat ve suyunu iç. Ödem atarsın yazıyordu. Spora giderken hocam sürekli sende ödem var, vucuttan yağ değil suyu atıcaz diyince annemin önerisi aklıma gelmişti. Spordan sonra eve gidip maydonoz kaynatmıştım. Kaynatmaz olaydım. O ne çirkin bir koku ne çirkin bir tat.. Tabi ödem atar. Bir lokma içtikten sonra, ağzımdaki tadı atabilmek için nerdeyse üç litre su içtimiştim. Annemin maydanoz önerisine aynen bunları yazmışım, "annem, sayende 3lt su içtim, bu yazıya başladığımdan beri de iki kez wcye uğradım. Ah be kadın Seda'da duyduklarını Mehmet Öz'la karıştırmasan ben de senin kurbanın olmasam artık" :))

Sadece sağlık için öğütleri yok tabii ki annemin.. İş için, arkadaşlık için, aşk için.. İş için son zamanlarda senin bir tane ailen var kızım, onlar iş verenin, iyi olsunlar ama sen de ol artık diyip duruyor. Arkadaşlık için, seni geliştirmeyen, seni desteklemeyen, sana güven vermeyen arkadaşın sayılmaz, ne çok  insanla arkadaş olur insan ne de azıcık insanla der annem. Yıllar yıllar önce bir kez aşık oldum diye evi yıkmıştım. Daha 18 yaşında falandım sanırım. Abim çocuğun daha önceki halini bildiğinden ve "abi" olduğundan "ölsem izin vermem, hemen biticek bu ilişki" diyince ben evde "nayıııır, nolamaz" modunda ağlamaya başlamıştım. O zaman annem gelip, ciddi ciddi "kızım, şu an tam yaşındasın, tabi ki heyecanlanacaksın, hoşlanacaksın ama üzülmemelisin, bunlar osuruk aşkı, önce kokusu çok yoğun gelir sonra bir iki savurursun bakmışsın geçmiş, bakmışsın geçince daha rahat nefes alıyorsun" demişti. Resmen bakakalmıştım anneme, sonra da "ay aşık oldun yaniii" diyip, sarılmıştı. İkimizde kıkırdamaya başlamıştık. Abimin izin vermediği ilişkiye annem de izin vermemişti tabii ki, ama ayrılacaksın demedi hiç. Sen zaten onu istemeyeceksin dedi. Ben anlatmak istediğimde dinledi, anlattıklarıma dikkat etti. Çaktırmadan takip etti, sonra bir gün "anne ben onu istemiyorum" dediğimde, gülümseyip "biliyorum" demişti. En son bayramda gittiğimde annee "ben galiba birini seviyorum" diyince de aynı şeyleri hatırlatıp bir güzel güldü. "Osuruk aşkıdır kızım o, eğer sevseydin anlatmak için bizim yanımıza gelmeyi beklemezdin ve ondan bu kadar kolay vazgeçmezdin" dedi. Yine haklı çıktı tabii..

Özledim annemi.. Haftaya yanında olucam..Sarılıcam, gülücem onunla.. Ve bir gün osuruk aşkı olmayan birine oğlum dediğinde, ben de onun gibi bir anne olucam.. Komik, değişik, gerçek bir dost..

 
 İyi ki benim annemsin! Gururumsun!

Buket

Ne demektir dokunmak?

Ne
demektir dokunmak,
ya da Ne yapar bir el
senin saçınla
benim hayalimde?



2 Ocak 2013 Çarşamba

Yılbaşında Alaçatı, Sabahında Çeşme..

Merhabaaa 2013!

Nasıl geçti yılbaşınız? Umarım çok eğlenmiş, bol bol kahkaha atmışsınızdır, malum nasıl girerseniz öyle geçermiş yeni yılınız!

Biz bu sene öyle farklı olucak, böyle farklı davranıcaz, şöyle farklı yapıcaz diyip diyip, geçen sene ne yaptıysak yılbaşında tıpa tıp aynısını yaptık :s Yine çeşmeye gidip akşam yemeğimizi yedik, evde oyunlar oynadık, sonra da 00:00'ı görmek için Alaçatı'ya gittik. Hemen dip not geçiyim, yine milli piyano aramızdaki kimseye gülmedi. Amorti bile yok yani o derece.. Neyse kumarda kaybeden aşkta kazanır diyip, kendimizi avutup devam edelim.

Her yılbaşında olduğu gibi Çeşme özellikle Alaçatı tıklım tıklımdı. Bence birileri buraya her 31 aralıkta düzinelerce otobüs getirip, topluo insanları Alaçatı pazar yerinde, "şu eğlenmek için gelenlere nefes bile aldırmayacaksınız!!" diyip bin çeşit insanı salıveriyor sokaklara. Hatta gecenin sonunda en çok kim insanları rahatsız ettiyse ona altın takıldığına dair düşüncelerim bile var.. Eğer haklıysam, bu seneki altını merdivenlerde mahsur kalan arkadaşımızı göbeğiyle ittirerek katletmeye çalışan 120 kilo, 1,5 metre boyu ile en yakın zamanda kalp sıkışmasından gidicek arkadaşın hakkettiğini değerli yetkililerin bilmesini istiyorum!

Kalabalığa, garip insan türlerine rağmen Alaçatı her zaman olduğu gibi mükemmeldi. Minik minik barlarında yine tipitip gençler, her sokakta bir DJ.. Ana caddede de canlı müzik için sahne kurmuşlar. Sahne tam benlik! Kocaaamaaann bir karavan ;)) Grubun da çok güzel bir enerjisi var. Her cuma ve cumartesi 00:00 - 04:00 arası Kybele'de çalıyorlar. Olur da yolunuz düşerse dinlemenizi öneririm. Adları Tezgah. Biz çok eğlendik, siz de eğlenirsiniz.

Gezdik, dolaştık, bir iki oynadık, ben elime koluma çarpılmadığı zamanlarda bir iki bişi çektim, sonra yedik kokoreçimizi geldik evimize..
Yeni yıl sabahında önce Buse'nin hırıltısı (burnu tıkalı olduğundan horlama denilmesine tamamen karşı kendisi) sonra Öznur'un tiz sesiyle "artık uyanabilir miyiz"iyle kalkık :) Çok sakin bir uyuyan olduğum için bu tip haraketler beni pek rahatsız etti, pek ;))
Çeşme'de kalındıysa inatla bir yerde kahvaltı yapılır! Şefkat Kafemizde kahvaltımızı yaptık. Kadın yine tek başına çırpınırken, yine dayanamayıp "kimse teker teker sipariş vermesin, tabaklarımızı da toplayalım" diye etrafı tehdit etmeye başladım :)



Sonra her zamanki gibi kumsalımızda kalan tüüm çocukluğumuzla saçma sapan milyon tane fotoğraf çektik :)



Çeşme'nin en güzel özelliği eğer gözleriniz bakmaya değil görmeye programlandıysa sizi eğlendirecek, hayran bırakıcak milyon tane şeyle dolu olması. Hele Marina, minyatür cennet gibi..


Yeni yılın ilk iş günü yat resmi paylaşıyorum, kusura bakmayın ;))






İnsanı kızdırıcak resimler de var tabi.. Yılın ilk azarını duvardaki "mesut olunuz" yazısı yedi bile :))


                                                                               Dilek ağacı...

                                                                    Masal ağacı..









Veee son olarak.. Yeni yıl hepimiz için öyle böyle değil, çoookk güzel geçsin.. Dünyamız değişsin ve herşey bir insanı sevmekle başlasın diyoruz.. İlham kaynağımız..


Buket

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...