Çok yoğunum bu aralar! ;) Her gün kavurucu sıcakların
geçmesini önce sağ koltuğa sonra sol koltuğa devrilerek bekliyorum. Saat 4 gibi
güneş tamam be cayır cayır yakmıcam sizi vazgeçtim der gibi sadece ısıtmaya
başladığı anlarda atıyorum kendimi sahile. Üstünde bir sürü ıvır zıvırın yazılı
olduğu mor şemsiyem, altımda yumuşacık turuncu havlumla kısa süreli yerleşim
alanımı kuruyorum.
Bir yerin kokusunda kaybolmak nasıldır bilir misiniz? Siz
adım atar atmaz koku sizi alır, olduğunuz zamandan, olduğunuz insandan uzaklaştırır.
Çok eskilerde bıraktığınız insanın bedeninde yaşadıklarınızı hüzünle, özlemle,
bazen utanarak bolca gülümseyerek izlerken kaybolursunuz.
Peki aşağıya, sokağa, baktığınızda merak, yukarıya,
yıldızlara baktığınızda içinizin umut dolması nasıl bir histir onu bilir
misiniz? En kötü gün dediğinizin sadece yıldızlarla göz göze gelmenizle
düzeleceğine inanmanın..
Eskiden kendimi kaybolmuş hissettiğimde gökyüzüne bakıp en
parlayan yıldıza dert yanardım. Hiç bir huyumu kaybetmedim. Sadece daha az
tutuyorum yıldızları. Biliyorum, çok yoğunlar ve ben zamanında yeteri kadar
meşgul ettim onları.