15 Eylül 2014 Pazartesi

#HayatEnCokGezinceGuzel - Saklıkent, Gizlikent Şelalesi

Yollara düşmüşken birinci kuralınız her zaman spontene olmak ve gittiğiniz, gördüğünüz her yerde alabildiğiniz en yüksek keyfi almak sanırım. Yani bizim turumuzun kuralı buydu.. ;)) Saklıkent için genelde yahu ne yapacaksınız orada deseler de o kadar yakınına gelmişken, görmeden gitmeyelim dedik, iyi ki de gittik ;) 


Saklıkent’in mazisi çok da eski sayılmaz. Orada anlatılanlara ve internette yazılanlara göre bir çoban hayvanlarını gezdirirken bulmuş ve bulduğu cenneti etraftakilere anlatmış. Ünü artınca milli park ilan edilmiş ve turistlerin ilgisi gün geçtikçe artmış. Her ne kadar turistik gibi algılansa da aslında burası tamamen doğal biraz da zorlu bir yer. Yani ben derim ki hazırlıklı gelin. Nasıl mı? 


* Yumuşak olsa da yerler çakıl taşı dolu, yürüyebilmek için plastik ayakkabı şart. Buradan da alabilirsiniz ama numaralar olmayabiliyor, ya da istediğiniz renk. Ayakkabılar sadece 10tl, doğa aktivitelere devam edecekseniz kesinlikle alın derim. Bu ayakkabılar olmadan çoğu yerde yürümekte zorlanırsınız. 

* Islandığında hemen çıkarıp kurutabileceğiniz şeyler giyin. İçinizde bikini, şort, mayo, işte denize neyle giriyorsanız onun olması önemli. Günlük kıyafetlerle pek de rahat edebileceğinizi söyleyemem. 

* Telefon cüzdan, tüm eşyalarınız için sırt çantası almanızda yarar var. Cebinizden telefon düşmeyebilir ama siz kayıp suya düşebilirsiniz. Örneklerini gördük, gitmesin güzelim telefonlar, sosyal medyasız kalan eller titremesin ;) 

Hepsi tamamsa Saklıkent turunuza başlayabilirsiniz. Burası turizmin biraz fazla kucağına düşmüş olsa da yine de görülmesi gereken, eğlenceli bir yer. Kanyona girmeden ve yürüyüşten yorulmadan önce bizim yaptığımız gibi rafting yapabilirsiniz. Raftingden kastım sığ sularda tek kişilik lastik botun içinde döne durmak olabilir. Yani ben bundan gıdım öteye gidemedim :) İlk iki kürekten sonra eğer yönünüzü ayarlayamazsanız, sadece dönüyorsunuz, dönüyorsunuz, dönüyorsunuz.. Yalnız aramızda en tedirgin olan kuzenim büyük bir başarıyla ilk bitirip bir de hepimizi alay ederek karşıladığı için tekrar tebrik ediyorum. Bazı insanların yapamayacağı şey yok :)) Aaa ayrıca rafting yaptığınız su sığ derken de ciddiydim. Löp diye ortaya oturduğumuzdan, popomuz altımızdaki kayaların şeklini de almadı değil. “Ay, uy, amanın” sesleri eşliğinde güle oynaya sona doğru ilerleyebilirsiniz. Eğlenceli olan her şeye varım derseniz, deneyin derim ;)) 

Saklıkent giriş ücreti 5TL, müzekart burada geçerli değil. Girişin hemen yanında fotoğrafçılar göreceksiniz. Siz içeride suyla ya da kayalarla boğuşurken, fotoğrafçılar sizi çekiyor, siz çıkana kadar da resimleriniz basılmış, hoop size sunulmuş oluyor. Resimlerin tanesi 5 TL. Bakmıyormuşum gibi çek panpa pozlarına meraklıysanız bunlar tam sizlik ;))  
İncecik köprüden geçerken bir an nefesiniz gördüğünüz manzarayla kesiliyor.. Çok güzel inanın..
Burada doğa, siz ve kalabalıkla baş başasınız. Ben daha sakin bir yer beklerken etrafta adım atacak yer bulamadığım bile oldu. Bakınız mesela ;)
Buz gibi sulardan geçip yerlerin kik kaplı olduğu vadiye geçiyorsunuz. Saklıkent’de su seviyesi her geçen sene azalıyormuş. Daha önceden büyük bir bölümü su olan kanyon şimdi daha çok kil banyosu yapabileceğiniz bir hal almış.
Yürürken adımlarınıza dikkat edin, bir anda yürüdüğünüz yer derinleşebilir. Aman birazcık kilden ne çıkar yahu diye biz kendimizi en derin yerde bulduk. Yerlerde bastığınız tam da kozmetik marketlerde yüzünüze maske yapmanız için paralar döktüğünüz killerden. Kaçırır mıyız, maskemizi de yaptık ;))
Aslında 15kmden daha uzunmuş kanyon. Ama bize bu kadar yeter diyip birazcıcık erken dönmüş olabiliriz. Malum daha yeni yerler keşfedicez diyip kendimizi yine soğuk sularda yıkadık.  
Saklıkent 15 yıl önce kimsenin bilmediği bir yerken, şu an nerdeyse tüm ihtiyaçlarınızı karşılayan bir turizm yeri haline gelmiş. İçerde yaptığınız yürüyüşten sonra çıkıp bir şeyler atıştırabilirsiniz de.. 

Alabalık yerine bizim gibi daha farklı şeyler yemek istiyorsanız otoban kenarlarındaki sevimli yerlere uğrayabilirsiniz.  Bu arada sıcak havadan biraz olsun kaçmak adına otoban kenarında arabanızı serinletmek için bol bol çeşme bulabilirsiniz. Restoranlara bağlı çeşmeler ister müşterisi olun, ister olmayın arabanızı serinletmek için akıyorlar. Hatta gayet de popülerler, çeşmelerin altında sıra bile olduğunu gördük biz. Diyoruz ama hava sıcak diye.. 
Bu restoranları işletenler ayrıca müşteri çekmeyi de çok iyi biliyorlar. Hızlı gidemediğiniz yollarda siz arabayı sürerken gözünüzün içine bakıp, gülümseyerek "gelin gelin" diye davet ediyorlar. Hayır denir mi hiç? İşte biz de bu teyzenin sevimliğinin tuzağına düştük. Ama iyi ki de düşmüşüz. Uzun zamandır hiç bu kadar keyifli ve lezzetli şeyler yememiştim. Bu sevimli yerin adı Pembe Piknik, herkese öneririm ;)) 
Otoban kenarında olduğu için yiyeceklerin biraz baştan sağma hazırlandığını düşünebilirsiniz. İnanın öyle değil. Gözlemelerin yufkaları elde açılıyor, yemekler fokurdarken sofranıza konuluyor ve lezzetleri.. İnanın çok iyiler. Biz Pembe Pikniğe gittik. Eğer de giderseniz saç kavurması kesinlikle denenmeli. Kesinlikle.. 

Afiyetle yemeğimizi yedikten sonra, hiç de planlarımızda olmayan bir tabelayı takip ettik. Eh dedik ya spontane olmak lazım diye.. Planlarımız arasında olmamasını geçtik, daha önceden hiç birimiz bu yeri duymamıştık. Tam bir sürpriz olarak karşımıza çıkan Gizlikent şelalesi adının hakkını vermesine veriyor, bilinmemesi hoşumuza da gitmiyor değil hani ;)) 
Bu güzel yerin en çok hoşumuza giden yanı şelaleye giden yolun hemen başında minik hediyelikler ve sıcacık çayla bekleyenler oldu sanırım. Merdivenleri inip gördüğünüz manzaraya şaşırmamak elde değil. Nehrin içinde kütükler, kütüklerde oturup ayakları suyun içinde çay içenler, kenarda elma şekeri, seramik düdükler satın alanlar.. Bir de tabii ki sürekli gülümseyen insanlar..
Çay keyfinizi yapıp yürümeye başladığınızda Gizli Şela’den gelen su size yolunuzu gösteriyor. Her yer tertemiz ve sanki hiç ellenmemiş gibi.. Arada tahtalar üstündeki tabelalardan şelaleye ne kadar kaldığını anlıyorsunuz, onun dışında doğayla tamamen başbaşasınız.
Yolları aşıp, kebekler eşliğinde şelaleye ulaştığınızda buz gibi su sizi bekliyor oluyor. Hiç çekinmeyin ve hemen üstünüzdekileri kenara atıp altında rahatlayın.. Ne demiş ünlü tatilci, su önce soğuk geliyor ama alışıyorsunuz ;))

Kendinizi sıfırlamak, yenilenmek ve gerçekten uzaklaşmak istiyorsanız en güzeli doğal yerlerde kaybolun.. Bilmediğiniz duymadığınız yerlere gidin, keşfedin, öğrenin ama en çok keyif alın.. Hepsini en sevdiklerinizle doya doya yapın.. Tabii çılgınlıklarınızı da.. Mesela uçun onlarla? Nasıl mı? O da yakında.. ;)) 

Buket 

7 yorum:

  1. Hiç kıskanmadım hıh, ben geçen yıl gitmiştim zaten hıh, kanyonda nereye kadar çıktınız hıııı? hıh ^-^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok ilerlemedik. Sudan çıkınca 1km civarında yürümüşüzdür.
      Bunu kıskanmamış olman bir sonraki ve son durağımı kıskanmayacağın anlamına gelmez ama ;))

      Sil
    2. ben bu yıl karadeniz gezisi yaptım hıh ^-^

      Sil
  2. tek kelimeyle muthisssssssssssssssss

    YanıtlaSil
  3. 18-19 sene bizde o buz gibi suda yürümüs,tahta gecitlerde yürümüstük,yürüyüs sonrasi ayagimizi sulara sokarak balik yemistik.

    Yeniden gitme istegi dogdu :)

    YanıtlaSil
  4. çok güzel ve gezilesi yerler, ne iyi yapmışsın :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnşallah yakın zamanda yine yaparım :)) Sen de yaparsın inşallah ;)

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...