Şimdi size çiçekli bir tabakta bir
sürü kurabiye uzatsam. Birini alıp minicik ısırsanız. Sonra puf!!
Uzaklara, odundan, delme
çatma, eski kokan bir evde bulsak kendimizi. Tam gün doğarken soba yanmaya
başlasa. Örgüden şallarımız sırtımızda hemen bir çay koysak sobaya. Yüzümüz kızarır, ellerimiz ısınırken, çay kokusu yayılsa etrafa?
Bazen diyorum ki kendi
kendime, ne pahalı evler, ne de kocaman arabalar lazım bize. Örgü bir şal, sıcacık bir soba, mis kokulu bir de çay.
Kahve belki içilir de, çay yalnız içilmez. O soğukta ne güzeldir şimdi bir çaydanlığı iki kişilik hazırlamak.
Diyorum ya..
Çok şey lazım değil bize.
Bir çaydanlık, örgü bir şal, sıcak bir soba..
Aaa bir de güzel bir müzik.. Hatırlamak değil, sadece hayal kurmak için..