24 Eylül 2015 Perşembe

Tam Zamanında

Geçen yine duramadık, bahaneler yaratıp attık kendimizi Göztepe’deki balıkçıya. Amaç belliydi. Türk sanat müziğinde kaybolup, acımıza kadeh kaldıracak, bir yandan da gülecektik. Buydu zaten rakıyı “rakı” yapan. En kötü diye tabir ettiğimiz günlerin ileride “ya, ne sarhoş olmuştun ama” diye anacağımız, güleceğimiz günler olacağını rakı sayesinde bilirdik. Rakı içen herkesin bir kederi vardı. Bazen itiraf eder, bazen saklardı. Biz saklamak için buluşmuştuk bu sefer. Aramızdan bazıları buz beyazında “ah ulan” diye eski günlerini andı, kimisi “Oooooo” diyenlerin arasında gaza gelip yine kadehinin dibinde kayboldu. Şarkılar, türküler, şakalar, kahkahalar derken... Bir an düğümlendi boğazım. Olur ya hani. Nereden geldiği bilinmeyen bir boşluk sarar bir an. Bir bakmışsınız, kalabalık kopmuş, siz ada kalmışsınız. Bağınız yok sanki onlarla. O anda göz göze geldim kasanın yanında duran amcayla. Kimse fark etmese de gözleri koştu geldi yardıma. Önce yalnız değilsin der gibi kilitlendi, sonra geçecek der gibi gülümsedi.. Bilmez miyim dercesine sessizce gülümsedim bende.

Herkesin ertesi güne bir planı olunca toparlandık, kalktık masadan. Nerede o eski yürüyemeyen sarhoşlar. Zaman sarhoş olma yetimizi bile çalmıştı bizden. Hepimiz sarıldık, aman ara uzamasınların ardından “ee hadi bırakayım seni”ler başladı. Yok dedim, yürüyeceğim. “Üşütürsün hava soğuk” dediler. Hemen amcaya sığındım. Bir kez güldü ya.. Borçluydu bana. “Amca be, ben şu hırkayı alsam, yarın getirsem olur mu? Komşu sayılırım sana, iki sokak ötede evim” dedim düşünmeden. Önce sakalları yukarı kalktı, sonra yıllardır tanıyormuş gibi “al tabii kızım, müsait olunca bırakırsın” dedi.

Hemen geçirdim yün hırkayı, hiç uzatmadan “aaa olmaz”ları, el sallayarak hızlı hızlı çıktım kapıdan. Hırka sırtımda, üstümde yıldızlar, ağzımda anason tadı başladım hala insanlarla dolu sokaktan yalnız yaşadığım evime doğru yürümeye. Ellerim de üşümeye başlayınca, hiç yadırgamadan daldırdım elimi hırkanın cebine. Bir şeye değince elim, kesin dedim fiştir, faturadır. Katlanmış kağıdı açıp başladım okumaya.. 

İşte o anı hiç unutmam. 

Üzerimde kocaman bir hırka, gelecekten haber verircesine bulunmuş bir şiir..

andan yıllar yıllar sonra.. Hava soğumuş, dalgalı deniz durulmuş, kimse yokken etrafta, çok özleyeceğimi bildiğimden, veda etmek istedim denize. Hiç düşünmeden daldım. Derinler nasıl soğuk.  İşte tam o an, titrememle aklıma geldi bir yabancının hırkasının cebinde bulduğum şiir. Kimse bilmez.. Ama o an Can amca, yine koşup yetişti bana.. 


“Üşüdüğünü bilen kimse yokken ürperirsin ya bir anda,
Tam zamanında dönmelisin işte yüzünü ona,
Daha kaybolmadan inandırmalısın kendini,
Güneşin her gün doğup, her gün battığına..”


Sağol Can amca.. 
Yıllar önce emanet ettiğin hırkan için, cebinde bıraktığın şiir için.. 
Bana verdiğin öğütler için sağol Can amca.. 
Sen de olmasan, nasıl kaybolur
Nasıl bulunurduk? 

Tam Zamanında Yaşamak

Yemek de boş, içmek de,
Hatta yeri gelmeden sevişmek de.
Tam zamanında öpmelisin mesela güzel gözlünü,
Tam zamanında söylemelisin sevdiğini
Gözlerinin içine baka baka.

Bisikletinin gidonunu
Tam zamanında çevirmelisin
Düşmemek için.
Tam zamanında frene basmalı,
Tam zamanında yola koyulmalısın.

Tam zamanında okşamalısın başını
O üzüm gözlü çocuğun
Hıçkırıklar tam dizilmişken boğazına,
Tam ağlamak üzereyken.
Tam zamanında koymalısın elini omzuna
En sevdiğin dostunun babası öldüğünde.

Tam zamanında tutmalısın düşerken
Üç yaşındaki sehpaya tutunan çocuk.
Tam zamanında acımalı yüreğin
Afyon’da Hasan Ağabey’ in evi yıkılınca başına
Evsiz kalınca çoluk çocuk
Ki uzatasın elini bir parça.

Tam zamanında açmalısın kapını
Hayatına girmek isteyenlere.
Tam zamanında çıkarmalısın
Sevginden şımarmaya başlayanları.

Tam zamanında affetmelisin kardeşini
Biliyorsan yüreğinde kötülük olmadığını
Seni gecenin üçünde arayıp da
Kafasının iyi olduğunu söylediğinde.
Tam zamanında öğretmelisin oğluna
Gerekiyorsa yumruk atmayı
Tam burnunun üstüne
Tiksinmeden pisliğinden,
Yukarı mahallenin sümüklü bebesi
Misketlerini zorla almaya çalışırsa.

Tam zamanında bağırmalısın
Acıyınca bir yerin.
Tam zamanında gülmelisin
Kemal Sunal küfür edince filmin bir yerinde.

Tam zamanında yatmalısın
Yola çıkacaksan ertesi gün
Ve arabayı kullanan sensen
Sana emanetse çoluk çocuk
Ve kendin.

Tam zamanında bırakmalısın içmeyi
Son kadeh bozacaksa seni
Ve üzeceksen birilerini
Ertesi gün hatırlamayacaksan.
Tam zamanında ayrılmalısın misafirliklerden.

Tam zamanında konuşmalı
Tam zamanında şarkı söylemeli
Tam zamanında susmalısın.
Tam zamanında terk etmelisin gerekiyorsa
Annenin babanın evini,

Tam zamanında başka bir şehre gidip
Ayaklarının üzerinde durmaya çalışmalısın.
Tam zamanında dönmelisin memleketine.
Tam zamanında için titremeli,
Tam zamanında aşık olmalı
Deli gibi sevmelisin güzel gözlünü.

Tam zamanında toplamalısın oltanı
Belki de seni şampiyon yapacak
En büyük balığı kaçırmadan.
Tam zamanında yaşlandığını hissetmeli
Tam zamanında ölmelisin

Iskalamak istemiyorsan hayatı.
Haydi şimdi kalk bakalım
Silkin şöyle bir
At üzerinden hayatın yorgunluğunu,
Vakit zannettiğinden daha az 
Haydi kalk bakalım,

Şimdi yaşamak zamanı..

Can Yücel

5 yorum:

  1. şiir çok hoş ve tabii güzel geceler..:)

    YanıtlaSil
  2. Tuncel Kurtizden ne gzl dinlenirdi, her şey zamanında güzel ama yaşamanın zamanı gelmeyecekmiş gibi..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel dedin.. Söyle bakalım, biz ne zaman umutsuz çocuklar olduk?

      Sil
    2. Aslında umutsuzluk hissi anormal değil, önemli olan umutları yeşertmek, işte soru burda saklı, umutları nasıl tazeleriz =)

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...