En yakın arkadaşımın
dürtmeleriyle ayılmıştım anılardan. Burası bu ev, bende hep aynı etkiyi
yaratıyordu. O günlere gidiyor ve kayboluyordum. Neden hala o günleri
hatırlıyordum? Nasıl o hisler daha dünmüş gibi kalbimi durdurabiliyordu?
“Ne Ayşeee Ayşeee ne başımın
belası!” Meltem bana seslendiğinde ellerimdeki yüklerden kurtulmuş sokağa
bakıyordum. Karşıdaki villa hiç değişmemişti. Hala ağaçlar, çiçekler arasında zar
zor seçiliyordu pencereleri. Villanın hemen yanındaki kaldırım yıllar sonra
eksik gelmişti. Sanki oraya ait bir şeyleri almışlar, eksik bırakmışlardı.
Uzun zamandır evin kapalı
olduğunu düşünürsek çok işimiz vardı. Meltem saçını tam alnın üstünde kimsenin
yapamayacağı kadar çirkin bir topuz yapmıştı. Evi temizlemeye çalışırken, garip
şarkılar söylüyor, ikimiz birbirimize ne çektik bakışı atıyor ve bol bol
gülüyorduk. Söylediklerinden çok topuzu beni güldürüyordu. Onca kıkırdama
eşliğinde evi havalandırdık, temizledik, aldıklarımızı yerleştirdik. İşler bittikten
sonra temizlenme sırası bizdeydi. Her zaman beni hazırlıksız yakalayan Meltem,
savaşarak banyoyu kapmış, utanmadan içeride pavarotti taklidi yapıyordu.