28 Haziran 2013 Cuma

Çünkü her dilek bir kalp atışıdır..

Çok uzun zaman olmuştu dertleşmeyeli.. Sadece benim anlayacağım dilde kendi kendime yazmayalı.. Dün bir yerde bişi okudum. Sanki son aylarda yaşanan her şeyi o cümle özetledi.

İpin olmadığını düşündün mü hiç? Seni bağlayan hiçbir şey yok. İstediğini yapabilir, söyleyebilir, yaşayabilirsin. Hayal kurabilirsin, istediğin yerde olabilirsin. Ama her şey kadar, ipsiz uçuyor olmak da riskli. Şanslıysan olman gereken yere doğru uçabilirsin, şanssızsan olman gereken yerden uzaklaşabilir ve kaybolabilirsin..

O yollarda karşına çıkanlar.. Hiç büyümemiş, çok güzel gülen bir çocuk, demir gibi durup sevgiyle bakan bir adam, kocaman ayaklı çok güzel gözlü bir rüya.. Hepsinde bir şey bulup, belki hepsine kalbinin bir parçasını bırakırsın ama hiç birine ipini emanet edemezsin. Birinde seni koruyacak gücü bulamazsın, biri gücüyle nefes aldırmaz sana.. Biri.. O güzel rüya.. Zaten hiç ait olmamıştır sana. Yaşandıktan sonra sadece kanatlarını açıp, güzel anılarına bakar, hiç pişman olmadan gülümseyerek uzaklaşırsın onlardan..

Geç de olsa öğrendim “bazen olmadığını”. “Olmuyor” diyen taraf olunca bunu kabul etmek daha kolay.. Ama gidişlerin bir nedeni var. Onlar da benim kadar bilmiyorlar ki nereye ait olduklarını. Nasıl bilelim oraya varmadan?

Ben sadece bir şeyden eminim, o da her karşılaşmada bir şeyler alıyoruz, öğreniyoruz, bazen kaybediyoruz da, ama en önemlisi önce dilek tutuyoruz. Her seferinde "o" olması için dilek tutuyoruz ve eğer “olmuyorsa”, istediğimiz kadar uğraşalım, elinde sonunda oradan uzaklaşıyoruz..

Artık üzülmüyorum. Sadece okuduğum o  yazıdaki gibi açıklıyorum. Bunlar oluyor çünkü "aslında her dilek bir kalp atışı ve biz sadece onlar sayesinde yaşıyoruz” diyorum.

Şimdi kapıyorum gözlerimi yine..

Rüyayı hatırlayarak gülümsüyorum, dinliyorum..




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...