Gün ışırken gözlerini açıyorsun. Uyuyalı çok olmamış gibi.
Düşünmeden kalkıyorsun, kıyafetlerini giyiyorsun. Bir önceki günden kalan
yorgunluk omuzlarında. Yürümek, hele ki derin nefes alarak yürümek her geçen
gün zorlaşıyor. Odadan çıkar çıkmaz çocuğunla karşılaşmışsın. Dün eve girerken
kararmış yüzüne yanaşmaya korkan çocuğun, şimdi sana bakıyor. Yeni uyanmışlığın
mamurluğu üstünde, elinde oyuncağı, ayakları çıplak. Yanaşıp, yanağını
okşuyorsun. Ellerinin sertliği yüzünü buruşuyor ama uzaklaşmıyor senden.
Ayakların diyorsun, hadi çoraplarını giy, üşürsün.
Evinden çıkıyor, tanımadığın yüzlerce insanla birlikte
karanlığa gömülüyorsun. Yüzler yok ki içeride. Kısık ışık ve sesler var.
Karanlığa gömülür gömülmez hava ağırlaşıyor. Bir anlığına yavaşlıyor belki
adımların, ama durmuyorsun, aklına yine çocuğun geliyor. Gülüyor yüzü, elinde
ekmeği. O ekmeği sen verdin ya, karanlıkta senin de yüzün gülüyor.
Omuzlarındaki ağrılara, ciğerindeki sıkışmaya aldırmadan saatlerce çalışmaya
başlıyorsun.