Yıllar yıllar sonra, artık rüyalarımda öldüğünü hiç görmezken bir anda terk etti babam bizi.. Ansızın.. Gideceği hiçbirimizin aklına gelmezken hem de.. Daha bir hafta önce, 6 Nisan'da, babam bize veda ettiğinde keşke küçükken gördüğüm o rüyaların içinde olsaydım dedim kendi kendime. Keşke o rüyadan uyanıp, ona sarılıp onu ne kadar sevdiğimi söyleyebilseydim.. Ama yapamadım..
Şimdi size kötü bir dilek gibi gelebilir ama ben de size bir rüya diliyorum. Sevdiğinizin sizden alındığı, kalbinizin asla kaldırabileceğini düşünmediğiniz bir yükün altına girdiği bir rüya.. Üzüntüden nefes almanız zorlaşsın, çığlıklar atmak isteyin ama sesiniz bile çıkmasın.. Öyle çok ağlayın ki gözlerinizden artık yaş gelmesin ama kalbiniz durulmasın.. Dalgalansın, çıkmak istercesine çarpsın göğüsünüze.. Tam da ben artık nasıl yaşarım şimdi derken uyanın..
Rüyaymış diyin.. Ama içinize sinmesin.. Gidin, sevdiğinize sarılın. Öyle sıkı sıkı sarılın ki varlığını, sıcaklığını asla unutmayın.. Seni seviyorum deyin.. İyi ki varsın deyin.. Dilinizin ucunda kalmasın hiç biri..
Babam gitti.. Benimse kalbimde kocaman bir ağrı, dilimin ucunda uzun zamandır söylenmemiş, "seni çok seviyorum" kaldı...
Sevdiğiniz biri öldüğünde kalbinizde tam 40 mum yanarmış. Son bir mum kalana kadar her gün bir muma üflenirmiş. Kalbinizde kalan son mum da asla sönmezmiş. Sanırım benim yapabileceğim tek şey de bu.. İçimde asla sönmeyeceğini bildiğim muma her gün onu ne kadar sevdiğimi söylemek.. Onun beni bir yerlerde duyduğunu umarak, her gün bıkmadan tekrarlamak..
Seni çok seviyorum Babam..
Seni çok seviyorum Babam..