7 Eylül 2012 Cuma

Gimme Shelter.. Ya da biraz umut...


Çok eskiden değil, sadece 40 küsür yıl önce.. 1970’lerde..

Dünya’da her zamanki gibi savaşlar varmış. Vietnam’da, İsrail’de, Afganistan’da, Etiyopya’da, Lübnan’da, Somali’de.. Hiç bitmeyen savaşlar işte o zamanlar da varmış.. Ufaklar kendilerini büyüklerden korumak için savaşırken, büyükler içlerini bastırmak için savaşıyorlarmış. Nükleer silahların gölgesinde yaşanan, bana dokunmayan yılan milyon yıl yaşasın, dur kafamı çevireyim de görmeden bir de öldürebilsin diyen dünyanın gözleri önünde yaşanan savaşlarmış bunlar.

Bunca savaşın içinde savaşa isyan edenler de varmış tabii ki.. Savaşlar mal, maddiyat yüzünden çıkarken, neden onlar da mutlu olmak için “an”ı yaşamıyor, neden savaşanlar da onlara katılıp, nükleer silah yapmayı, nefes alan her insana farklı davranmayı bırakmıyorlar diye sorarlarmış.. Onlar “hepimiz aynıyız oysa, bu dünya hepimizin evi.. Yapmamız gereken sadece bunu kabul edip, bize her seferinde kucak açan doğaya teslim olmak değil mi?” diye söylenirlermiş. Hippi’ler her güne bu sorularla başlamışlar o dönemlerde. Her gün daha da fazlalaşmışlar.. Sonra.. Sonra kaybolup gitmişler..

İnsan gücü azalınca, az kazanan belki de hiç kazanamayan insanlar işte tam bu devirde en kötü zamanlarını geçirmişler. Sanayileşmenin artmasından sonra 1970’ler ekonomik anlamda dünyanın geçirdiği en kötü zamanlarmış. Bir ülke değil, nerdeyse tüm ülkeler sorunlar yaşıyormuş. Dünya çapında petrol krizi, Amerika’da Büyük Buhran, Türkiye’deyse insanların ihtiyaçlarını karşılamak için girdikleri uzun “kuyruklar” varmış.

Savaş, ekonomik sorunlar.. Bunca sorun içerisinde insan hıncını nerden çıkaracak? Tabi ki yine kendi gibi olandan çıkarmış. Sol da varmış sokaklarda, Sağ’da o zaman.. 70'li yıllarda her günü birbirlerine daha fazla kızarak geçirmişler. Gözleri öyle bir körelmiş ki Türkiye’yi ne denli büyük bir kargaşa, büyük bir utanç beklediğini anlamamışlar bile. Ta ki 12 Eylül olayları kapıyı çalana kadar. 1970’lere 12 Eylül öncesi yıllar dermiş bazı tarihçiler. Herkesin uyuduğu o dönemde sokaklarda ölüm ve korku varmış. Siyasetten sokaklar bölünmüş, insanlar parçalanmış, asıl amaç unutulmuş, bir olmak artık önemini yitirmiş o dönemlerde. Devlet mi? Ona güven ne zaman oldu ki o zaman olsun?

Daha sonra 1952’den beri Türkiye’de olan televizyon iyice girmiş hayatımıza, 1970’lerde kullanımı iyice yaygınlaşmış. Tek kanal, iki insan, heyecanlı izleyici. Yayından ötürü "herhangi bir sorun" olduğunda öne gelen rengarenk mozaik ekrana bakmaktan başka çare bırakmayan o televizyonlar..

1970’lerden neden mi bahsediyoruz? Çünkü o zamanlar benim için iki kahin dünyadaki herkesin acısını korkusunu hissetmiş. Hiç bitmeyecek bir “son” a başladığımızı fark ettikleri anda, yapabilecekleri en iyi şeyi yapıp, fısıltıyla bahsedilen korkuların, bağıra bağıra söylenmesine yardımcı olmuşlar..

Mick Jagger ve Keith Richards 1969 yılında pahalı stüdyolarına girip Gimme Shelter’ı yapmışlar. 2012 yılında bünyemizin alıştığı kötü haberlere tepki bile veremezken, 43 yıl önce yapılan bu şarkı mırıldanan bir halkın bağırmasına neden olmuş.. Sözler öyle bir yazılmış ki, her çevre kendisine göre anlamlar çıkarmış..

Şimdi desem ki size 70’lerden bugüne ne değişmiş? Ne gelişmiş? Yeter mırıldandığımız, bağırma zamanı desem?

Bıktınız o insanlardan biliyorum. Merak etmeyin, söylemem..

Çünkü yarın yeni bir gün olduğunu biliyorum..  Ve biz o günü ne olursa olsun yaşamak zorundayız.. Elimizden geldiğince güçlü hem de..  Ama 10dk sonra unutulacak "haydi bağıralım" yerine, bazılarına göre hayal, bazılarına göre umut dolu bir şekilde, belki bir gün herkes yapması gerekeni yapar diyebilirim. Yönetim yönetmesi gerektiği gibi yönetir, koruması gereken koruması gerektiği gibi korur.. İnsan yaşaması gerektiği gibi yaşar.. Ve biz de o gün çocuklarımıza bu dünya senin, al korkmadan yaşa ve sev diyebiliriz.. 

Kim bilir..



War, children, it's just a shot away 
and 
Love, sister, it's just a kiss away...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...