Çok
eskiden değil, sadece 40 küsür yıl önce.. 1970’lerde..
Dünya’da
her zamanki gibi savaşlar varmış. Vietnam’da, İsrail’de, Afganistan’da,
Etiyopya’da, Lübnan’da, Somali’de.. Hiç bitmeyen savaşlar işte o zamanlar da
varmış.. Ufaklar kendilerini büyüklerden korumak için savaşırken, büyükler içlerini bastırmak için savaşıyorlarmış. Nükleer
silahların gölgesinde yaşanan, bana dokunmayan yılan milyon yıl yaşasın, dur
kafamı çevireyim de görmeden bir de öldürebilsin diyen dünyanın gözleri önünde
yaşanan savaşlarmış bunlar.
Bunca savaşın içinde savaşa isyan edenler de varmış tabii ki..
Savaşlar mal, maddiyat yüzünden çıkarken, neden onlar da mutlu olmak için “an”ı
yaşamıyor, neden savaşanlar da onlara katılıp, nükleer silah yapmayı, nefes
alan her insana farklı davranmayı bırakmıyorlar diye sorarlarmış.. Onlar “hepimiz
aynıyız oysa, bu dünya hepimizin evi.. Yapmamız gereken sadece bunu kabul
edip, bize her seferinde kucak açan doğaya teslim olmak değil mi?” diye
söylenirlermiş. Hippi’ler her güne bu sorularla başlamışlar o dönemlerde. Her gün
daha da fazlalaşmışlar.. Sonra.. Sonra kaybolup gitmişler..
İnsan
gücü azalınca, az kazanan belki de hiç kazanamayan insanlar işte tam bu devirde
en kötü zamanlarını geçirmişler. Sanayileşmenin artmasından sonra 1970’ler ekonomik
anlamda dünyanın geçirdiği en kötü zamanlarmış. Bir ülke değil, nerdeyse tüm
ülkeler sorunlar yaşıyormuş. Dünya çapında petrol krizi, Amerika’da Büyük
Buhran, Türkiye’deyse insanların ihtiyaçlarını karşılamak için girdikleri uzun
“kuyruklar” varmış.
Savaş, ekonomik sorunlar.. Bunca
sorun içerisinde insan hıncını nerden çıkaracak? Tabi ki yine kendi gibi olandan
çıkarmış. Sol da varmış sokaklarda, Sağ’da o zaman.. 70'li yıllarda her günü birbirlerine daha
fazla kızarak geçirmişler. Gözleri öyle bir körelmiş ki Türkiye’yi ne denli
büyük bir kargaşa, büyük bir utanç beklediğini anlamamışlar bile. Ta ki
12 Eylül olayları kapıyı çalana kadar. 1970’lere 12 Eylül öncesi yıllar dermiş bazı
tarihçiler. Herkesin uyuduğu o dönemde sokaklarda ölüm ve korku varmış. Siyasetten
sokaklar bölünmüş, insanlar parçalanmış, asıl amaç unutulmuş, bir olmak artık
önemini yitirmiş o dönemlerde. Devlet mi? Ona güven ne zaman oldu ki o zaman
olsun?
Daha
sonra 1952’den beri Türkiye’de olan televizyon iyice girmiş hayatımıza, 1970’lerde
kullanımı iyice yaygınlaşmış. Tek kanal, iki insan, heyecanlı izleyici.
Yayından ötürü "herhangi bir sorun" olduğunda öne gelen rengarenk mozaik ekrana
bakmaktan başka çare bırakmayan o televizyonlar..
1970’lerden
neden mi bahsediyoruz? Çünkü o zamanlar benim için iki kahin dünyadaki herkesin
acısını korkusunu hissetmiş. Hiç bitmeyecek bir “son” a başladığımızı fark
ettikleri anda, yapabilecekleri en iyi şeyi yapıp, fısıltıyla bahsedilen
korkuların, bağıra bağıra söylenmesine yardımcı olmuşlar..
Mick
Jagger ve Keith Richards 1969 yılında pahalı stüdyolarına girip Gimme Shelter’ı
yapmışlar. 2012 yılında bünyemizin alıştığı kötü haberlere tepki bile
veremezken, 43 yıl önce yapılan bu şarkı mırıldanan bir halkın bağırmasına neden
olmuş.. Sözler öyle bir yazılmış ki, her çevre kendisine göre anlamlar
çıkarmış..
Şimdi
desem ki size 70’lerden bugüne ne değişmiş? Ne gelişmiş? Yeter mırıldandığımız,
bağırma zamanı desem?
Bıktınız
o insanlardan biliyorum. Merak etmeyin, söylemem..
Çünkü
yarın yeni bir gün olduğunu biliyorum.. Ve biz o günü ne olursa olsun yaşamak
zorundayız.. Elimizden geldiğince güçlü hem de.. Ama 10dk sonra unutulacak "haydi bağıralım" yerine, bazılarına göre hayal, bazılarına göre umut dolu bir şekilde, belki bir gün herkes yapması gerekeni yapar diyebilirim. Yönetim yönetmesi gerektiği
gibi yönetir, koruması gereken koruması gerektiği gibi korur.. İnsan yaşaması gerektiği gibi yaşar.. Ve biz de o gün
çocuklarımıza bu dünya senin, al korkmadan yaşa ve sev diyebiliriz..
Kim
bilir..
War, children, it's just a shot away
and
Love, sister, it's just a kiss away...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder