29 Aralık 2022 Perşembe

Kendine Kendini Anlatma Seansı

Bugün uzun zamandır kendi kendime konuşmadığım fark ettim. Eskiden en sevdiğim etkinlikti kendimi kendime anlatmak. Kuytu bir köşe bulur, kimsenin beni dinlemediğinden emin bir şekilde başlardım anlatmaya. Her şeyi anlatabilirdim kendime. Bazen yeni öğrendiğim bir konu, bazen bir film,  bazen bir hayal. Bugün ismi Bir Sakız Dünya'yı dolaşabilir olan bir kitabı okuduktan sonra farkında bile olmadan kendi kendime konuşmaya başladım. Hem de ne anlattım biliyor musunuz? Kendimi. Ne zaman doğduğumu, ailemi, ne okuduğumu, üniversiteye girerken bölümümü nasıl seçtiğimi, sonra nasıl edebiyattan ticarete geçtiğimi anlattım. Hiç susmadım, ne söylemem gerektiğini hiç düşünmedim. Sadece söylediklerime şaşırdım. Meğer insan kendi hissettiklerine bile nasıl da yabancı kalabiliyormuş.  

Önce lise yıllarımı hatırladım. MTV revaçta, Linkin Park, Limp Bizkit, 3 Doors Down, Staind gibi gruplar müzikleriyle beni o kadar çok cezbediyor ki anlamak istiyorum şarkı sözlerini. Abimle cnbc-e de Buffy ve Angel izliyoruz. Vampirleri merak ediyorum. Bayılarak izlediğim dizileri altyazı koşturmasında izlemekten sıkılmışım. Bir anda kendimi Dil okumak isterken buluyorum. Hissettiğim şeyin yurt dışı hayranlığı değil de merak olduğunu hatırlıyorum. Dünyaya ve farklı kültürlere olan merakım bana Dil okumam gerektiğini söylüyordu. Bugün geriye baktığımda çok şükür diyorum. 

Konuşurken bir ara Üniversite eğitimime kızdım. Edebiyat içinde kaybolmayı bekleyen çocuklara yığınla okunmayacak kitap verip sınavlar yapan sistemin beni nasıl edebiyattan, hayal kurmaktan soğuttuğundan; yazmanın aslında değiştirmek olduğunu nasıl unutturduğundan bahsettim. Annemin öğretmen olmama ilişkin yıllarca yaptığı ısrarın da bende herhangi bir etkisi olmaması zaten sisteme inanmayışımdan geçiyormuş, anladım. Edebiyattan ticarete geçmişimde yine en büyük etkenin bana uluslararası ticareti ve kurallarını büyük bir motivasyon ve heyecanla anlatan hocam Barbaros Tunç (EGEUS İzmir) sayesindeydi. Onu da gülümseyerek andım. Sadece bu 4-5 hafta sonu anlatılan o bilgileri ben 14 yıldır kullandığımı, kariyerimde büyük etkileri olduğunu büyük bir gülümsemeyle anladım. Bunun hatırına kayıp 4 yılıma da gülümsemeyi başardım. 

Sonra 14 yıllık ticaret hayatımı anlattım. Ne güzel öğrenmiş, ne kadar başarılı olmuş, dünyanın bir çok yerini görmüştüm. Aşık olmuş, evlenmiştim. Ah ne güzel şey aşık olmak.. Hayal ettiğimden güzeldi her şey. Çok çalışıyordum, çok sevdiğim adamla evliydim. Uzun zamandır çocuk kitapları biriktiriyordum ve evlenir evlenmez bir çocuk sahibi olmak istiyorduk. Bu kadar hızlı bu kararı vermemizi iki nedeni vardı. Çocukları çok seviyorduk ve ben 35 yaşındaydım. 

İki bebeğimiz oldu ve ikisini de kaybettik. Ah bir bilseniz.. Şu hayatta bizi büyüten dünyamızı alt üst eden tek şey kayıplarımız. İkinci kaybımızda her şeyi sorgulamaya başladım. Mutlu muydum? Evimde ve eşimleyken evet. Ama işimde hayır. Peki neden işimde mutsuzdum? Çok iyi bir maaşım, yan haklarım ve sadece evimle işim arasında 5dklık bir mesafe vardı. İstifa ettim. Evimde olmak, kedimle olmak istedim. Eşime her gün yemek yapmak, koşturmayı bırakıp, evimde farklı bir dünyaya girmek istedim. Ve bugün kendi kendimle konuşurken aslında son zamanlarda en çok hedefimi kaybettiğimi fark ettim. Ben insanlar tarafından bana verilen hedeflere koşmaya o kadar alışmıştım ki, mantıklı olup olmadığını sorgulamadan koşturuyordum. boşa yoruluyor, boşa didiniyordum. İşte bu yüzden mutsuzdum. Ve ne yazık ki etrafımdaki çoğu insanda bu yüzden mutsuzdu. Büyük emekler vererek çalışsak da sonuç her zaman aynıydı.  Mutsuzluğun nedenine inmek yerine suni ve geçici telafilere başvurduğunuzda yaptığınız tek şey kaçınılmaz sonu ertelemektir. Ben çok erteledim. Ve sonra istifa ettim. 

Bunu anlayıp, yüzleşmeme iki bebeğimi de kaybetmem neden olmuştu. Korkularımın üstesinden gelmeme eşim destek olmuştu. Kendimi yalnız hissetmemem için tüm gün evde bir kedim vardı. Aslında şu an hayatımızdaki tek eksik minik bebeğimiz ve geleceğe bakıp şunu yapmak istiyorum dediğim hedefim. Nedense ikisinin de aynı zamanda geleceğine karşı büyük bir inancım var.  Bunu kendimle konuşurken değil, size yazarken fark ettim. Ne çok özlemişim kendi kendime konuşmayı, ne çok özlemişim size yazmayı. Burada hala bir kaç kişi yazıyor ve kendini keşfediyorsa ne mutlu.. 

Lütfen siz de geçin sessiz bir odaya. İster ayna karşısında, ister gözleriniz kapalı.. Kendinize kendinizi anlatın. Konuşmaya başladığınızda ne çok şeyi unuttuğunuzu fark edip, kendinizi tekrar keşfedeceğinizi, neyi niye yaptığınızı tekrar fark edeceğinizden eminim.. Şimdiden "kendinize" benden selamlar.. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...