24 Ekim 2014 Cuma

...

Ellerin dolu dolu, kapıyı zorlanarak açacaksın. Her zamanki gibi ondan bir saat önce gelmişsindir eve. Sesinden gününün kötü geçtiğini anlamış, eve adım atar atmaz yüzünü güldürmeyi kafana koymuşsundur. Poşetlerden sebzeleri, meyveleri bir de en sevdiğiniz restoranın artık amcanız saydığınız aşçısının ünlü mezelerini çıkarırsın. Ilımasın diye rakıyı hemen dolaptaki yerine alırsın. Buzluğu kontrol eder, hayvan şekilli buzluğun dolu olduğunu görüp rahatlarsın.

Ankara'da yaz akşamları keyiflidir, ferahtır bir kere. Hiç düşünmeden balkona geçer, ellerinizle yaptığınız sedir köşesini hazırlarsın. Kenardaki minik katlanan masayı açarsın. Büyük değildir masa, lüks de değil. Ama zaten ikisi de önemli değildir sizin için. 


Tabaklara koyduğun mezeleri  dizmeye başlarsın. O haydari sever, sen humus. Peynirsiz ikinizde dokunmazsınız rakıya. O ortaya gelir. Karpuzu, salataları da bırakıp kenara, mutfağa geçer küçük küçük doğradığın etleri de kavurursun, bol biber, soğan eşliğinde. Telefon çalar. Tabii ki o arıyordur. "Hayatım bir şey lazım mi? der, "yok, sen gel yeter" dersin.

Bardakları, mumları kapar koşarsın balkona. Kapıda karşılarsın sevdiğini. Gözleri çökmüş, yüzü ekşimiz, biraz da bükülmüş boynu. Bugün kalbine yağmur yağmış belli dersin içinden. Alırsın ceketini, ellerini yıkarken izlersin aynadan ifadesini. Yüzünü silip sana döndüğünde elinden tutar minik sofrana götürürsün. Göz kırpar buyur beyim dersin gülümseyerek. Yüzü aydınlanır, boynunu sıkan kıravatı çıkarır, geçer sevdiğin köşesine. Rakıyı dolaptan alır, atlı aslanlı buzları koyarsın kaseye. Salondan geçerken babanın zar zor tamir ettiği plak çaları "beni utandırma" deyip fişe takarsın, o da "ayıp ettin ama" dercesine önce cızırdamaya, sonra uzaklardan çalmaya başlar. 

Sevdiğine rakısını ellerinle doldurursun, ellerinle servis edersin sevdiği mezeleri. Anlatmaya başlar, önce kızar ama biraz sonra gülmeye başlar. Yemek bitip masadan eller çekilince yaslarsınız sırtınızı sedirin yumuşacık yastıklarına. Bilir yerini, çekinmeden hemen göğsüne ilişir kafası. Geldiğinde yüzü düşmüş adam gitmiştir, O gelmiştir geri. Gülümsediği anda sen de rahatlamış, huzur bulmuşsundur. 

Göğsünde kafası elleri koluna sarılır. "Sen" der sadece. Gerisini bilirsin zaten. 

Ellerin saçlarına gider, dağıtır gibi seversin. Eğilip kulağına "Sen" dersin sen de.. Gerisini o da bilir. 

Böyle sevmelidir. 

Bazı kadınlar, böyle sevebilir.. 

11 yorum:

  1. hep böyle kandırıyorsunuz zaten; yok öyle kadınlar.....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Böyle güzel kadınlarla karşılaşmamış olman böyle güzel kadınların var olmadığı anlamına gelmez Ersanoviç. Var öyle kadınlar.. İnan ;)

      Sil
  2. Yanıtlar
    1. Güzel hayal kurarım ;))
      Teşekkür ederim soydaşım ;)

      Sil
  3. az da olsa var boyle insanlar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte o az insanlara ne yapıyoruz.. Kıymetlerini biliyoruuz, seviyoruz, sayıyoruuz ;))

      Sil
  4. kıymet bilinmediği doğrudur ;)

    YanıtlaSil
  5. etkilendim :) hoşuma gitti.. mevzu derinn..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hep o derin mevzular bizi böyle yaptı zaten.. Heepp ;)

      Sil
    2. onlarsız olmaz ama :)

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...