Dedemin Düzce, Konuralp’te, tepede kalan evinde dayım ve ananemle
birlikteydik. İki katlı evin ilk katında geç saate kadar sohbet edip, sonra da
uyumuştuk.
Uykuyla uyanıklık arasında kalırsınız ya hani, bazen bir şeyler duyarsınız,
bazen de görürsünüz. O anlardaki gibi bir sarsıntı olduğunu hatırlıyorum. Gözlerimi
açtığımda sanki odanın içinde bir
kırmızılık vardı. Babamın sesini duyuyordum. Dua ediyordu, hem de bizim
için. Sesindeki korkuyu bugün bile hatırlıyorum.. Annem hem abimi hem de beni
kapıp bir anda bahçeye koşmuştu. Babam, dayım, ananemle bahçedeyken çıplak ayaklarımın değdiği yerin sıcacık, yıldızların da sanki elimi uzatsam yakalayabilecek kadar yakın
olduğunu hatırlıyorum. Biz öylece dururken yer bir kez daha dalgalanmıştı. Bu
sefer daha şiddetliydi. Belki de artık uyandığımdan ve korktuğumdan daha
şiddetli geliyordu. Dayımın "deprem oluyor", annemin "daha açığa gidin" dediğini hatırlıyorum. Ön bahçeye geçtiğimizde artık sarsıntılardan ayakta
duramayıp, altında alev olan topraklara oturmuştuk. Toprak ılık değil, resmen sıcaktı. Daha önce depremi sadece derslerde duymuştum. Toprak sarsıntısıydı
benim için. Bir felaket olduğunu o gün öğrendim..
Etraftaki tüm evler amcaların, kuzenlerin evleriydi. Karşı
evlerden birinden silah sesleri yükseldi. Dayım hemen gidip evdeki av tüfeğini
aldı ve havaya ateş etti. Diğer evlerden de ateş sesi duyulunca silahını yerine kaldırdı. Her ev “ben iyiyim” mesajını vermişti.
O sırada annem babama Düzce’ye, şehir merkezine gitmesini
söylemişti sanırım. Her şey o kadar hızlı oluyordu ki.. Bir anda rengi atmış
teyzem babamla arabadan indi. Kuzenim, eniştem hepsi bembeyazdı. 5 katlı apartmanın en üst katındaki evlerinden zor çıkmışlardı. Şanslılardı, ev yıkılmamıştı. Kolonları çatlamış, duvarları paramparça olan apartmandan çıkıp hemen dedemlerin evine gelmişlerdi.
Zaten arası en fazla 15 dakikaydı. Ağaçların arasında, yıldızlar baş ucumda, toprak sıcacıkken biz şanslıydık. Düzce merkezinde apartmanlar yıkılmış, enkazlar
altında insanlar yaşam mücadelesi veriyordu. Teyzem uzun süre konuşamamıştı. Sokaklardan geçerken ağlayan, yara bere içinde koşturan insanlar kadar hayatını kaybetmiş insanları da görmüş.. Babam şehir merkezinden döndüğünde çocuklar geçemez oradan demişti.
Uzun süre de şehre inmemiştik…
14 yıl önce bugün, 17 Ağustos 1999 yılında, Gölcük merkezli 7,5 şiddetinde deprem meydana
geldi. “Resmi raporlara göre, 17.480 ölüm, 23.781 yaralı oldu. 505 kişi sakat
kaldı. 285.211 konut, 42.902 işyeri hasar gördü. Resmi olmayan bilgilere göre ise
yaklaşık 50.000 ölüm, ağır-hafif 100.000'e yakın yaralı olmuştur. Ayrıca
133.683 çöken bina ile yaklaşık 600.000 kişiyi evsiz bırakmıştır."
Allah’tan gelen bu felakete hiç
kimse isyan edemezdi. İsyanlar bir anda tuzla buz olan inşaatlaraydı. Demiyorum
ki tüm ölümler onların suçu.. Ama bir ölümü, belki bir araba belki bir ev
parası için yüze çıkardılar.. Sadece onlar mı? Gelen yardımlar insanların depolarında gizlendi, yardım kuruluşları Türkiye'nin dört bir yanından gelen yardımları dağıtamadı.. Belki de dağıtmadı.. Tabii ki davalar açıldı, çoğunun zaman aşımına uğradığını biliyorum. "Zaman aşımı".. Ne kadarı doğru
bilmiyorum ama genel olarak sonuçları aşağıda bulabilirsiniz..
·
Düzce, Ersoy Apartmanı: 36 kişi öldü, dava zaman aşımına uğradı.
· Düzce, Ömür Hastanesi: 11 kişi öldü, dava zaman aşımına
uğradı.
·
Yalova, Ceylankent Sitesi: 98 kişi öldü, 2 sanığa verilen hapis cezaları
ertelendi.
·
Kocaeli Ubay Apartmanı: 58 kişi öldü, müteahhit
hakkında verilen ceza ertelendi.
·
Yüksel Sitesi: 316 kişi öldü, 5 sanığa verilen çeşitli cezalar ertelendi.
·
Can Göçer ve Zafer Çoşkun: Veli Göçer'in oğluyla ortağı yakalanamadığı için
haklarındaki dava zaman aşımına girdi.
·
Sakarya, 695 davadan sadece 5 kişiye ceza çıktı.
·
Kocaeli, 600 dava açıldı, 12 kişi 10'ar ay hapis cezası aldı.
6'sının cezası infaz edildi, 6'sı için süre istendi.
·
Yalova173 dava açıldı, hemen hemen tamamı sonuçlandı. Ceza
aldığı bilinen tek isim Veli Göçer 18 yıl 9 ay hapse mahkûm edildi.
·
Düzce, Yaklaşık 220 dava açıldığı sanılıyor. Yargılamaların sonucunda hiç
kimse cezaevine girmedi.
Evet çoğu dava ve cezai işlem zaman aşımına uğradı.. Bugün Düzce, Gölcük, depremin yaşandığı o bölgeler hala eskisi gibi değil.. Ben kimsenin acısının zaman aşımına uğradığını sanmıyorum.. Hiçbir yerim
çizilmemişken ben bile Düzce’de yaşadıklarımı dün gibi hatırlıyorum.. Orada enkazlardan saatler
sonra çıkanlar vardı.. Enkazların en sevdiklerine mezar olanlar.. Onlar
nasıl unutsunlar? Allah hepsine sabır versin.. Tüm ölmüşlerimize de rahmet..
Kalanlar.. Ne olur o günleri unutmayalım.. O gün tiksinerek baktığımız olayları unutmayalım. Sadece kendimizin değil, tüm hayatların önemli olduğunu unutmayalım..
Vicdan
duygusunun tüm göğüsleri kaplamasını ve tüm kararların önce vicdanen yargılanmasını diliyorum... Her adımımızda.. Her nefesimizde..
Buket